Son peygamber...

A -
A +

İnsanlığın doğru yolu bulması, âhirette huzûra kavuşması için, son Peygamber olarak Muhammed aleyhisselâm gönderilmiştir. 

 

 

 

Allahü teâlâ, dünyâya gönderdiği ilk insan ve ilk Peygamber olan Âdem aleyhisselâmdan itibâren, Sevgili Peygamberimize gelinceye kadar bütün  Peygamberleri vâsıtasıyla, kullarına, dünyâ ve âhirette râhat etmeleri, huzûr içerisinde, iyi bir şekilde yaşamaları için, emir ve yasaklarını, yanî ne yapmaları ve nelerden sakınmaları lâzım olduğunu, beğendiği ve beğenmediği bütün işleri bildirmiştir.

 

İnsanlar, Allah’ın Peygamberlerine tâbi olup, emir ve yasaklarına uydukları müddetçe, huzûrlu ve râhat bir hayât yaşamışlar, birbirlerini sevip-saymışlardır. Emirlere ve yasaklara uymadıklarında ise, huzûrsuz olmuşlar, râhatları bozulmuş; ahlâksızlık, zulüm ve haksızlık bütün cemiyeti sarmıştır.

 

İnsanlığın doğru yolu bulması, ahlâken yükselmesi, bütün beşeriyetin dünyâda ve âhirette huzûra kavuşması için, son Peygamber olarak Muhammed aleyhisselâm gönderilmiştir. "Gerçekten sen, büyük bir ahlâk üzeresin" (Kalem, 4) âyetinde, Allah'ın iltifâtına mazhar olan Sevgili Peygamberimiz, Kur'ân'dan ibâret olan güzel ahlâkını, hem hayâtında sergilediği tatbîkâtıyla, hem de güzel emir ve tavsiyeleriyle ümmetine teblîğ etmiştir.

 

"O’nun şahsında, Allah'ı ve Âhiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça hâtırlayanlar için güzel edeb ve ahlâk nümûneleri vardır" (Ahzâb, 21) âyet-i kerîmesi, Muhammed aleyhisselâmın “üsve-i hasene” [nümûne-i imtisâl=en güzel örnek] olduğunu ne güzel ifâde etmektedir?

 

Sevgili Peygamberimiz Hazret-i Muhammed aleyhisselâm da, “Ben, iyi huyları tamâmlamak, yerleştirmek için gönderildim” buyurmuştur.

 

O'nun güzel huyları o kadar çoktu ki, herkesi hayrân bırakırdı; görenler ve işitenler seve- seve Müslümân olurdu. O'nun hiçbir hareketinde, hiçbir işinde, hiçbir sözünde, hiçbir zaman, hiçbir çirkinlik, hiçbir kusûr görülmemiştir.

 

Allahü teâlâ, bir insanda bulunabilecek görünür-görünmez bütün iyilikleri, bütün üstünlükleri, bütün güzellikleri “Habîb”inde, dünyâ ve âhiretin Efendisi, insanların ve cinnîlerin Peygamberi olan Resûl-i Ekrem Muhammed aleyhisselâm’da toplamıştır. Mahlûkların yaratılmasına sebep olan ve âdemoğullarının en üstünü, en şereflisi, en kıymetlisi bulunan Muhammed aleyhisselâm, “Habîbullah”tır [Allahü teâlânın en çok sevdiği kimsedir.]

 

İslâm âlimlerinin buyurdukları gibi, saâdetlerin başı, Muhammed aleyhisselâmı tanımak, sevmek, O’na îmân etmek, tâbi’ ve teslîm olmaktır. Bunun zıddı da felâketlerin başıdır.

 

Her mü'minin, Resûlullah’ı çok sevmesi lâzımdır. Çünkü, başta “Sahîh-i Buhârî” olmak üzere, birçok hadîs kitâbında yer alan bir hadîs-i şerîfte meâlen, “Bir kimse, beni çocuğundan, babasından ve herkesten dahâ çok sevmedikçe, [kâmil ma’nâda] îmân etmiş olmaz” buyuruldu. Ya'nî o kişinin îmânı olgun olmaz.

 

Hadîs-i şerîfin diğer rivâyetleri de şöyledir: “Bir kimse, beni kendi nefsinden, ehlinden ve bütün insanlardan dahâ çok sevmedikçe, îmân etmiş olmaz.” “Beni ana-babasından, evlâdından ve herkesten daha çok sevmeyen, [kâmil] mü’min olamaz.”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.