Veren el alandan üstündür

A -
A +

Hadis-i şerifte “insanların en hayırlısı insanlara yardımcı olandır” buyurulmuştur. İnsanlara yardımcı olmak bu anlamda bir meziyettir, üstünlüktür. Rızaya kavuşmaya sebep olur.

 

Veren el, yani veren kimse, hangi niyetle olursa olsun teşekkür edilen, takdir edilen, minnet duyulan eldir, teşekkür edilmesi gereken kimsedir…

 

Günümüzde insanlar bir şekilde öne çıkmak istemiyor mu? İşte burada da teşekkür edilen kimse olarak öne çıkma durumu vardır.

 

Bizim kültürümüz insanların Allah’ın rızasına kavuşmasını sağlamak için yardım eden, tasadduk eden, veren el, olmayı tavsiye etmiştir, önermiştir…

 

Almak, yardıma muhtaç olmak hâlidir… Kimse darda kalmak, yardıma muhtaç olmak istemez. Dolayısıyla insanlar veren el olmayı daha çok ister. Davranışlarımıza yön veren ortak değerlerimizden birisi işte bu sebeple yardımlaşmadır. Allah rızasına kavuşmak için yardım etmek duygusudur. Bu duygu zekât vererek olur, sadaka vererek olur, bağış yaparak olur... Bizim ortak değerlerimizde ihtiyaç sahiplerine yardım etmek vardır. Bu düşünce davranışlarımıza yön veren değerlerimizden birisidir.

 

Bu güzel kültürümüze ne acı ki son zamanlarda istismar duygusu girmiştir. İhtiyacı olmadığı hâlde insanlara el açan dilenen, yardım isteyen, ihtiyacı varmış gibi davranan kimseler bu konuda istismarcıdır. Bunlar yıllar yılı insanların merhamet duygularını istismar ederek kendini fakir ve yardıma muhtaç göstererek yardım toplamıştır, dilenmiştir. Onların bu istismarı sebebiyle insanlar zaman içinde dilenene yardım etmemeye başlamışlardır. Çünkü bu şekilde dilenenlerin hemen hiçbiri aslında ihtiyaç sahibi değildir. Ve şöyle bir anlayış oluşmuştur. “Dilenciye para verilmez!” Dilencilerin yaptığı bu istismar insanların merhamet duygusunu köreltmiştir.

 

Allah cümlemizi karınca kararınca ve Allah razısı için en yakınından başlayıp insanlara yardım edebilen samimi müminlerden eylesin.

 

     Taha Uğur

 

 

 

ŞİİR

 

 

 

     Göklerde uçmak varken

 

 

 

Kuşların şâhı kartal sörf yaparken göklerde

 

Havuzlu bir villa ve bir kafes görür yerde

 

Kafesin içindeyse bir minik kuş durmakta

 

Parmaklıklar ardında, ne hayaller kurmakta

 

Pike yaparak konar karşısına kafesin

 

Sonra neler mi olur? Merak eden dinlesin…

 

Kartal, der ki kafeste yaşayan minik kuşa;

 

“-Gel seni kurtarayım, eresin kurtuluşa

 

Artık yaşa özgürce, benle birlikte uç da

 

Sona ersin esaret, sen bir kuşsun sonuçta…”

 

Şöyle bir cevap verir minik kuş içtenlikle:

 

“Ben sizinle gelemem, unutun kesinlikle

 

Hem burada mutluyum, sahibim bakar bana

 

Uçamam ki siz gibi, şu hâlime baksana…”

 

Kartal der ki bu sefer; “Elbette senin karar

 

Ama uçmak başka şey, esaret akla zarar

 

Nasıl desem! Sevinçle, öylece kanat açmak

 

İnan değer her şeye, göklerde şöyle uçmak…

 

Hem, sana öğretirim uçmayı elbette ki

 

Sen bir kuşsun sonuçta, kuş için uçmak ne ki!”

 

Ve kartal devam eder anlatmaya gökleri

 

Bir bir sayarak över türlü güzellikleri…

 

Minik kuş dayanamaz, merakından “peki” der

 

Kartal açar kafesi, kuşu alarak gider…

 

Çok yüksek bir zirveye götürür minik kuşu

 

Gördüğü manzaradan, kuşu kaplar bir huşu

 

Kartal başlar ilk derse; “Kanadı açacaksın

 

Sonra tekrar kapatıp böylece uçacaksın…”

 

Ders dinlerken minik kuş, gözleri ufka dalar

 

Muhteşem bir manzara, rüzgâr tüyleri yalar

 

Tam bu esnada işte, tuhaflık oluverir

 

Bizim kuş, kendisini boşlukta buluverir

 

Kartal iter arkadan, kuş düşer uçuruma

 

Şimdi neler olacak hele bakın duruma…

 

İlk ders gelir aklına kanadını açar kuş

 

Sonra tekrar kapatır, böylece başlar uçuş

 

Bundan sonra ikisi beraber uçarlar hep

 

Rabbim kuşa uçmayı kartalı kılmış sebep…

 

Yıllar geçer aradan birlikte uçarlarken

 

Bir gün, göl kenarında tam da su içerlerken

 

Gölün yüzeyi sanki ayna gibi aks yapar

 

Bakarlar ki; suda tam iki tane kartal var

 

Meğerse kartal imiş bizim minik aslında

 

Şimdi yetişkin olmuş kartal olma faslında

 

Yaşlı kartal, gelince pîr-i fâni yaşına

 

Ölür!.. Ve genç kartalsa kalır yalnız başına...

 

O da bir gün uçarken gökyüzünde, gönlünce

 

Havuzlu bir villa ve bir de kafes görünce.

 

Şöyle bir pike yapar, konar kafes yanına

 

Hemen girmeye başlar minik kuşun kanına…

 

 

Evet, dostlar aslında çoğumuz kartalız biz

 

Kendi kafesimizde mahkûmuz, hapisteyiz…

 

Geni kartal olanın yüreği durulur mu?

 

Göklerde uçmak varken, kafeste durulur mu?

 

Ama tercih sizindir; “ya hürriyet ya kafes!”

 

Hayat gelip geçici, sayılı elbet nefes

 

Var kendinin farkına, bil ki sen de “kartal”sın

 

Kartal olamayanlar, bırak kafeste kalsın…

 

     Kadir Çetin (Meftun)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.